Orta Doğu’da 49 gündür bir vahşet yaşanıyor.
İsrail ordusu Gazze’yi bombalamaya devam ederken, hayatını kaybedenlerin sayısı da 15 bine dayandı.
İşgalin ilk günlerinden itibaren tarafları “itidalli” davranmaya çağıran Recep Tayyip Erdoğan, barış için olumlu atan liderlerin başında geliyor.
Her konuşmasında yaşananların bir zulüm olduğunu vurgulayan Cumhurbaşkanı, Uluslararası Stratejik İletişim Zirvesi’ne gönderdiği video mesajda da bazı konuların altını çizdi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, İsrail’in insanlığa dair ne kadar değer varsa hepsini ayaklar altına aldığını, büyük bir vahşet ve katliam yaşandığını söyledi.
İşte Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın o konuşması;
“İsrail, zulmün duyulmasına engel olmaya çalışıyor”
İsrail’in kasıtlı bir şekilde hedef aldığı siviller sadece çocuklarla ve kadınlarla sınırlı değil. İsrail özellikle tüm zorluklara rağmen Gazze’deki insani trajediyi dünyaya duyurmaya çalışan gazetecileri de öldürüyor. İsrail’in saldırıları sonucunda bugüne kadar 60’tan fazla gazeteci katledildi. Elektriğini, suyunu, yakıtını, gıdasını keserek açıkça savaş suçu işleyen İsrail Gazze halkının dışarıyla iletişimini de keserek de yaşanan zulmün duyulmasına engel olmaya çalışmaktadır. Bu vahşet karşısında uluslararası örgütler ve küresel sistem maalesef çok kötü bir sınav vermektedir.
“Birçok basın yayın kuruluşu savaş suçlarını görmezden geldi”
Küresel barış ve istikrarı sağlamakla görevli olan Birleşmiş Milletler Güvelik Konseyi bu süreçte tamamen işlevsiz kaldı. Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nda 40 ülkenin çekimser, 121 ülkenin ise evet oyuyla kabul edilen karar ise insanlığın ortak vicdanını yansıtması bakımından anlamlıydı değerliydi. Bizi Gazze krizinde çocuk ölümleri kadar üzen bir başka durum uluslararası basın kuruluşlarının taraflı yayınları oldu. 7 Ekim hadisenin önü sürülen birçok basın yayın kuruluşu İsrail’in Gazze’de işlediği insanlık ve savaş suçlarını görmezden geldi.
“Propaganda savaşına da geçit vermiyoruz”
Hatta İsrail güvenlik güçleri tarafından kendi meslektaşlarının katledilmesi karşısında bile bu tavır değişmedi. Bu ilkesiz tutumun sadece hayatını kaybeden gazetecilerin ailelerini değil basın camiasının tamamını derinden yaraladığına inanıyorum. Türkiye olarak nasıl ilk günden itibaren Gazze halkının yanında İsrail zulmünün karşısında olduysak İsrail’in hakikati imha etmeyi amaçlayan propaganda savaşına da geçit vermiyoruz.
“Türk basın mensupları bu süreçte gerçekten cesur bir duruş sergilediler”
İletişim Başkanlığımız, TRT’miz ve Anadolu Ajansımız üzerine düşen sorumlulukları yerine getirdiler. Sahadaki durumu an be an haberleştiren Türk basın mensupları bu süreçte gerçekten cesur bir duruş sergilediler. Buradan yerli yabancı ayrımı yapmadan hakikatin savunuculuğunu yapan tüm gazetecileri yürekten tebrik ediyorum. Gazze başta olmak üzere son dönemde yaşadığımız kritik gelişmelerin bize hatırlattığı en kritik husus stratejik iletişimin önemidir.
“Dayanışma teması altına yapılan tartışmaların verimli geçmesini diliyorum”
Savaş, çatışma, saldırı ve savunmaların yalnızca cephede olmadığını hep birlikte gördük, görüyoruz. Deformasyonun demokrasiyi yozlaştıran bireysel hak ve özgürlükleri hedef alan yıkıcı etkilerine karşı topyekün mücadele etmemiz gerekiyor. İletişim Başkanlığımızın ev sahipliğinde 3.’sü düzenlenen Stratejik İletişim Zirvesi’ni bu yönüyle çok önemli buluyorum. Hibrit tehditlerle küresel mücadele, istikrar, güvenlik, dayanışma teması altına yapılan tartışmaların verimli geçmesini diliyorum.